ÜLKEMİN CENNET KÖŞESİ KARADENİZ



Adanadan çıktık yola,kıvrım kıvrım,döne dolaşa ,dere tepe aşıp doğu karadeniz kıyılarına ulaştık.Bir tarafta uçsuz bucaksız adı kara ama bir okadarda adı mavi deniz,bir tarafta isebağrını ortadan bölen çağlayanlarla ve derelerle süslenmiş el değmemiş yeşilinher tonunu içinde barındıran orman ciğerlerimizi ve gözümüzü dolduruyor. Neredeyse fazla oksijenden zehirlenecektik. Gözümüz ve ruhumuz yeşile,gürül gürül akan suya doyar.Buz gibi akan derede elimimizi yüzümüzü yıkayarak zindeliğin doruğuna ulaştık.Tadı ve buz gibi serinleten his Adanada bulamayacağım ilk güzel şeydi benim için... Gezimizin ilk durağı Samsun oldu.Büyük kurtarıcı ulu önder Atatürkünayağını bastığı Samsunu sabahın ilk ışıklarındatepeden seyrettik. İnanılmaz güzel fotoğraflar çektim. Çarşamba,Ünye,Terme üzerindenOrduya geldik.Fındık bahçelerini gezdik.Henüz vakti olmadığından toplayanları göremedim.Lokantanın birinde birşeyler atıştırdıktan sonra yola koyulduk.Bizi uzun ve tarifsiz güzel ,yorucu bir yol bekliyordu.Giresuna girdikten sonradört bir yandan Giresunu seyrettik.Giresun adata ayaklarımızın altındaydı .Dilek çeşmesinden su içip yola koyulduk.Tirebolu üzerinden Trabzona ulştık.Tarih kokan Ayasofya kilisesini hayretler içerisinde gezdik.Freskleri tahrifatlar yaparak adeta kökünü kazımışlar.Tarihimiz yok olmuş,çok utandım oradaki japon turistlerden.Gözlerim yaşardı bu tahribat karşısında. Kim yapabilirdi bu insafsızlığı.Her halde tarihi bizim gibi algılamayan cahiller...Atatürk köşkünü gezmeden yapamazdım.Tüm görkemiyle ve mağrur Karadenize bakıyordu.Atatürkün yaşamının bir kısmını geçirdiği yerde,tarihi kararların alındığı ve hatta vasiyetini yazdığı mekanda dolaşmak,çalışma masasına dokunmak,uzanıpta gazete okuduğu sedire bakmak....İçimizi garip bir duyguyla doldurdu.Milli duygularım şaha kalkarak özlem duydum.Ruhen üzgün bir o kadar da haz duydum.Deniz seviyesinden 1600 metre yükseklikteki Karacadağ yamaçlarına kurulmuş Sümela Manastırına yaya patikadan bir saate yakın zamanda tırmandık.İnanılmaz!72 oda adeta dağın içine oyulmuş yerleştirilmiş. Orman sarıp koynuna almış görkemli yapıyı.Kaçkarın doyulmaz manzarası beni adata büyüledi. Hamsiköye gittik,Hamsiköy dediysem öyle deniz kenarında bir köy değil.Dağın eteklerine kurulmuş ormanın içinde bir köy.Görmeye değer.Meşhur Hamsiköy sütlacı yemeden olumu?Tarihi ipek yolu geçtiği zamanlarda gelip geçenlere sütlaç ikram ettiklerinden tanınmış o zamanlar.Of ve Çaykarayı aşarak Uzun göle ulaştık.yaylanın tepesinden kuşbakışı uzun gölü seyrettik.İnip dere kenarına buz gibi soğuk suya ayaımızı uzattık.Elimizi yüzümüzü yıkadık yorgunluğumuz gidiverdi sanki.Uzungöldeki tesislerde tereyağında alabalık yedikten sonra semaverle çay demletip ,kamelyede derenin gürül gürül akışını seyrederek çayımızı içtik.Akşama kadar kaldıktan sonra köye döndük.Ben her Trabzona gidişimde Akçaabatta köfte, Uzun sokağın sonundaki bakıcılar çarşısının içinden döner,hamsi ve etli ve bol peynirli tereyağlı pide yemeden Adanaya dönmem.Artık Adanaya dönme zamanımız gelmişti.Dostlarımızdan ayrıldığımız için üzgün olarak yola çıktık.Benim gördüklerimi yaşadıklarımı heryerde anlatıyorum.Benim vatanım her bir yeri ayrı ayrı görülmeye değer bir cennet.İyiki Türküm, iyiki Türkiyede doğmuşum demedende yapamayacağım.....Tekrar görüşmek üzere memleketimin cennet köşesi....
0 Comments:
Post a Comment
<< Home