Saadet'in Internet Dünyası

Thursday, May 25, 2006

YAŞAMI ERTELEMEYİN

Ben en güzel en özel eşyaları hiç bekletmeden kullanırım.Sizde öyle yapın.Hani gardrobunuzda küflenen o en sevdiğiniz elbise var ya;o ''çok özel bir gün'' için beklettiğiniz,giymelere kıyamadığınız o sevimli tuvalet,o cakalı takım, o göz alıcı kazak....Bugün giyin onu!.. Beklediğiniz''o özel gün''hiç gelmeyebilir çünkü....Değerli misafirlere sakladığınız çay takımlarınızı çıkarın; en yakınlarınızla için çayınızı; kimseniz yoksa kendiniz çıkarın,şık bir takımdan çay yudumlamanın doyumsuz keyfini.....Haydi açın nicedir kapalı duran misafir odanızın kapısını....Yıpranır diye kotktuğunuz koltuklara serilin gönlünüzce...Çalın,çalmak için önemli bir konuk beklediğiniz eski plakları bu gece...Açmaya vesile beklerken salondaki büfede yıllardığınız şarabıaçın ve kana kana için....Sakladığınıza değecek biri hiç gelmeyebilir;sizden değerlisi bulunmayabilir.Çimlerle buluşmak için düzgün havayı,kırda öpüşmek için düzgün sevdalıyı beklemeyin...Hep ertelediğiniz pikniğin günü bugün.....''Haftaya giderim''dediklerinizi ziyarete gidin acilen....Haftaya onlar olmayabilirler....Babanızın elini öpecekseniz,oğlunuzu lunaparka götürecekseniz,aşkınızı ilan edecekseniz şimdi yapın!...Ve söylemek için''özel bir an''beklediğiniz o sihirli sözcükleri hemen söyleyinsevdiğinize...ne olur...Söylemeye niyetlendiğinizde çok geç olabilir..Daha kaç mayıs olacakki yaşamımızda...Yaşamayı ertelemeyin!...Beklediğiniz''O GÜN'' işte BU GÜN................

Wednesday, May 24, 2006

HAYAT YAŞANDIĞI KADAR VARDIR

Yaşam bazen ne kadar acımasız oluyor;ve biz istemeden istemediğimiz acıları yaşıyoruz;Sevdiğimizi kaybediyoruz işimizden oluyoruz...Dolu dolu yaşadığımız,tutunmaya çalıştığımız yaşamla aramızdaki bağ;bazen bir tren raylarında,bazen kırmızı ışıkta hız tutkunları yüzünden,bazen sokaklarda yatan,evsiz barksız ne yaparsa yapsın kaybedecek bir şeyi olmayan sokakların kralı olduğunu sanan insanların yüzünden,bazende farklı düşüncaler,kişilik çatışmaları yüzünden insanlar arasında çıkan güç gösterme merakı yüzünden hep kopuyor ;kopmak zorunda kalıyor...Bazen sevdiğimiz insan bile bizi çaresiz bırakabiliyor.Çok beğenerek izlediğim bir dizinin sonunda bir sahne vardı.O sahneyi izlerken sevgili dayımın yasadıkları aklıma geldi.Çok hüzünlendim.Dizide çok sevdiği eşini yıllarca aylarca iyileşir umuduyla makinaya bağlı yaşatan sadık,her şeyi feda etme uğruna seven bir eş,makinaya bağlı yaşayan eşinin beyin ölümügerçekleştiği için ölümüne izin vermek zorunda kaldığını anladığında''hayatla bağlantısını kesebilirsiniz''dediği o an!...Son iki senede dayım aynı şeyi yaşamıştı ve onun çaresiz yatakta yattığı anlar film şeridi gibi gözümün önünden geçti.o na üzüldüğümüz günleri bir kaç dakikayla yaşattı bana . Yaşamak için sebebimiz var biliyorum;annem ,babam,sevgili hayat arkadaşım, çocuklarım,arkadaşlarım,dostlarım,sırdaşım,doğanın güzellikler ve bana yaşattıkları,yağmurda ıslanırken aldığım zevk,karda oynamak ,koşmak,yürümek,baharın müjdecisi çiçeklerin etrafa yaydığı hoş kokular...En önemlisi tanrının bunları yaşamak için nefes almam ve bana bahşedilen hayat...Bunları düşününce''çok şükür''diyorum''hayattayım'' iyisiyle kötüsüyle güzellikleri,acıları yaşıyorum.Biten her gün sevdiklerimden veya kendimden ömrümden eksilen bir bünü ifade ediyor,biten her günün sonunda''yine zararettim''diyorum...Hayata sımsıkı sarılabilmek için çok sebebimiz var.Çevremize bakmamız yeterli.Geriye döndüğümüzde ''keşke'' dememek için...Sevdiklerimle yaşadığım her güne kar gözüyle bakıyorum.O yüzden sevdiklerinden ayrı yaşadığım her günü zarar olarak görüyorum...kendi mutluluğumuz için...Kimseye muhtaç olmadan sarıldığınız hayatın size hakettiğiniz güzellikleri yaşatması dileğiyle.....'' Hayat yaşandığı kadar vardır.Ne bir eksik ne bir fazla.''...

BU SABAH KIRGINLIKLARI BİR TARAFA BIRAKIN

Bu sabah tüm kırgınlıkları bir tarafa bırakın...Yüreğinizi sevgiyle doldurun her şeye karşı...İş stresinin yada yorgunlukların,yaşadığınız olumsuzlukların,üzerinizde yarattığı asabilikle fevri davranıp bir tek kalbi dahi kırmayın...En azından kırmamaya çalışın...Annenize sinirlenmeyi,eşinize söylenmeyi,iş arkadaşınıza gücenmeyi,trafik var diye gerilmeyi,acil ulaşmak istediğiniz kişinin telefonu meşgul çalıyor diye illet olmayı,sevgiliniz bugün sizi aramadı diyehayıflanmayı,her seyi ama her şeyi bir yana bırakın...İnsanoğlu bazan hakikaten hiç düşünmeden hareket ederek vede geçici anlık tepkilerle karşısındakinin kalbini kırabiliyor....Sonra insan yatışıyor belki ama ardında bıraktığı kırılan kalbin izleri duvara atılan ince bir çeltik gibi kalıyor...İnanıyorum ki dünyada hiç bir şey insan kalbi kadar hassas değil...Yıllarca karşınızdaki insanın kalbinde kurduğunuz koca bir sarayı bir tek lafınız,tek bir hareketiniz veyahut bakışınızla yerle bir edebilirsiniz çünkü...Peki ya sonrası?sonrasında her şey yoluna girse ve siz o insanın kalbini kazansanız bile her şey eskisi gibi gözüküyor olsa bile,aslındasizde çok iyi biliyorsunuz kiizler insan yüreğinden silinmez...Bir insanın yüreğinde iz bırakmak istiyorsanız bıraktığınız o iz bir çizik olmasın... Yeni bir araba aldığımızda aklımız çıkar aman çizilecek mi şumu olacak diye...Ve bir sabah kalkıpta arabamızda bir çizik görsek o çizik içimizi acıtır...... Düşünün sevdiğimiz cansız bir nesnenin üzerine bu kadar titrerken sevdiğimiz insanların kalbinde çizikler olursa ve birde o çiziği bizzat kendimiz atmışsak neler hissederiz...... Birden aklıma kalp kırmayla ilgili bir söz geldi ...Duymuşsunuzdur muhtemelen bir çoğunuz..''Kalp kırmak suda yazı yazmaya benzer,kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına...''Sen suya yazı yazmasını becerdin,oturda şimdi doğmasını bekle...! Gecelerde güneşin doğmasını beklememek için suya yazı yazmayalım lütfennn........

Friday, May 12, 2006

ÜLKEMİN CENNET KÖŞESİ KARADENİZ




Adanadan çıktık yola,kıvrım kıvrım,döne dolaşa ,dere tepe aşıp doğu karadeniz kıyılarına ulaştık.Bir tarafta uçsuz bucaksız adı kara ama bir okadarda adı mavi deniz,bir tarafta isebağrını ortadan bölen çağlayanlarla ve derelerle süslenmiş el değmemiş yeşilinher tonunu içinde barındıran orman ciğerlerimizi ve gözümüzü dolduruyor. Neredeyse fazla oksijenden zehirlenecektik. Gözümüz ve ruhumuz yeşile,gürül gürül akan suya doyar.Buz gibi akan derede elimimizi yüzümüzü yıkayarak zindeliğin doruğuna ulaştık.Tadı ve buz gibi serinleten his Adanada bulamayacağım ilk güzel şeydi benim için... Gezimizin ilk durağı Samsun oldu.Büyük kurtarıcı ulu önder Atatürkünayağını bastığı Samsunu sabahın ilk ışıklarındatepeden seyrettik. İnanılmaz güzel fotoğraflar çektim. Çarşamba,Ünye,Terme üzerindenOrduya geldik.Fındık bahçelerini gezdik.Henüz vakti olmadığından toplayanları göremedim.Lokantanın birinde birşeyler atıştırdıktan sonra yola koyulduk.Bizi uzun ve tarifsiz güzel ,yorucu bir yol bekliyordu.Giresuna girdikten sonradört bir yandan Giresunu seyrettik.Giresun adata ayaklarımızın altındaydı .Dilek çeşmesinden su içip yola koyulduk.Tirebolu üzerinden Trabzona ulştık.Tarih kokan Ayasofya kilisesini hayretler içerisinde gezdik.Freskleri tahrifatlar yaparak adeta kökünü kazımışlar.Tarihimiz yok olmuş,çok utandım oradaki japon turistlerden.Gözlerim yaşardı bu tahribat karşısında. Kim yapabilirdi bu insafsızlığı.Her halde tarihi bizim gibi algılamayan cahiller...Atatürk köşkünü gezmeden yapamazdım.Tüm görkemiyle ve mağrur Karadenize bakıyordu.Atatürkün yaşamının bir kısmını geçirdiği yerde,tarihi kararların alındığı ve hatta vasiyetini yazdığı mekanda dolaşmak,çalışma masasına dokunmak,uzanıpta gazete okuduğu sedire bakmak....İçimizi garip bir duyguyla doldurdu.Milli duygularım şaha kalkarak özlem duydum.Ruhen üzgün bir o kadar da haz duydum.Deniz seviyesinden 1600 metre yükseklikteki Karacadağ yamaçlarına kurulmuş Sümela Manastırına yaya patikadan bir saate yakın zamanda tırmandık.İnanılmaz!72 oda adeta dağın içine oyulmuş yerleştirilmiş. Orman sarıp koynuna almış görkemli yapıyı.Kaçkarın doyulmaz manzarası beni adata büyüledi. Hamsiköye gittik,Hamsiköy dediysem öyle deniz kenarında bir köy değil.Dağın eteklerine kurulmuş ormanın içinde bir köy.Görmeye değer.Meşhur Hamsiköy sütlacı yemeden olumu?Tarihi ipek yolu geçtiği zamanlarda gelip geçenlere sütlaç ikram ettiklerinden tanınmış o zamanlar.Of ve Çaykarayı aşarak Uzun göle ulaştık.yaylanın tepesinden kuşbakışı uzun gölü seyrettik.İnip dere kenarına buz gibi soğuk suya ayaımızı uzattık.Elimizi yüzümüzü yıkadık yorgunluğumuz gidiverdi sanki.Uzungöldeki tesislerde tereyağında alabalık yedikten sonra semaverle çay demletip ,kamelyede derenin gürül gürül akışını seyrederek çayımızı içtik.Akşama kadar kaldıktan sonra köye döndük.Ben her Trabzona gidişimde Akçaabatta köfte, Uzun sokağın sonundaki bakıcılar çarşısının içinden döner,hamsi ve etli ve bol peynirli tereyağlı pide yemeden Adanaya dönmem.Artık Adanaya dönme zamanımız gelmişti.Dostlarımızdan ayrıldığımız için üzgün olarak yola çıktık.Benim gördüklerimi yaşadıklarımı heryerde anlatıyorum.Benim vatanım her bir yeri ayrı ayrı görülmeye değer bir cennet.İyiki Türküm, iyiki Türkiyede doğmuşum demedende yapamayacağım.....Tekrar görüşmek üzere memleketimin cennet köşesi....

ANNEM SEN OLMADAN ASLA

Yanında mevsim bahar.Güzel ellerin yine saçlarımı okşuyor rüyamda.Sıcaklığın, masumiyetin,bir kere içten yavrum deyişin beni alıp götürüyor en ücra yerlere....Büyüdüm annem büyüdüm,hiçbirşey olmadan yaşayacak kadar;cesaretliyim ama sen olmadan asla.Çünkü senin sevgin içimi ısıtıyor soğuk bir kış günü.Gözlerin düşüyor gecelerime,sabah olsun istemiyorum seni bir daha göremem diye...Anladımki sen benim canım,nefesimsin,sen en çok sevdiğim,sen benim tek vazgeçilmezimsin.Sen yeri gelir vatanım,yeri gelir hasretim,sen benisımsıcak kollarında büyüten,sımsıcak kollarında uyutan canımın taaa içi kalbisin.Bedenim yaşadıkçave her soluk aldığımda sen benim güzel annem,canım annem olarak kalacaksın.Acımasız hayata inat olsun diye değil;her şeyim olduğu için çoook ama çoooook seviyorum.......Anneler günün kutlu olsun CANIM ANNEM........

Thursday, May 11, 2006

MARTILARLA YOLCULUK


Geçen hafta İstanbuldaydim.Çok güzel bir hafta geçirdim.İstanbula tatil için gidildiğinde sanırım daha cok gezme daha çok yer ziyaret etme fırsatı buluyorsunuz.Orada yaşarken hep erteliyor,güzellikleri görme imkanı,gezme imkanı olmuyor.Bende İstanbulda uzun süreli yaşıyor olsam herade bu kadar gezemezdim.Hep birşeyler bahane olurdu,evde yaşadığım için işimde bitmez bu güzellikleri doya doya görme fırsatım olmazdı.Bir gün arkadaşım Bilgin hanımla sözleşip adalara gitmeyekarar verdik,hava açık olmasına rağmen serindi.Adalar vapuruna bindiğimizde ikinci katına ön güverte kısmına oturduk.Hava soğuktu ama yinede bizaçık havada oturmayı tercih ettik ,deizin kokusu esen rüzgar okadar güzeldiki! Bir buçuk saate yakın süren yolculukta doya doya denizin ,dalgaların sesini dinledim,bu sürede kaç bardak çay içtim hatırlamıyorum,bu güzellikte çayın tadı okadar güzeldiki!çayagüzellik katan denizin güzelliğiydi.Heybeli adaya indiğimizde tatil sezonu olmadığı için sakindi.Ben yıllardır denizin kokusunun ilk defa bu kadar güzel olduğunu hissettim,demekki denizlerimizi sahillerimizine kadar kirletmişizki denizin gerçek kokusunu unutmuşuz,gördüğümüz her sahilde soluduğumuz havanın hep kirliymiş. Adada gezdikten sora yemeğimizi yedik ,çayımızı içtik çok güzel günün ardından tekrar dönmek için vapura bindik.Vapura ,adaya piknik yapmak için gelen öğrencilerde bindi.Onların neşesi enerjisi sanki banada geçti.Gençler piknikte yedikleri ekmekten artanları yanlarına almışlardı ,yol boyunca martılar bizle beraber geldiler atılan ekmekleri alabilmek için .Yüzlerce martı atılan ekmekleri almak için öyle mücadele verdilerki onlarla yolculuk ayrı bir keyifti.Martıların yiyecek mücadeleside ,insanların yaşamak için yaptığı mücadeleden farksız değildi.Bir parça ekmeği alabilmek için martıların birbirinin önüne geçmesi,savaşması görülmeye değerdi,atılan ekmekler bitince martılar yavaş yavaş kayboldu ,başka ekmek atılan vapurlara doğru....Demekki ister insan olsun ,isterse hayvan her canlı yaşam mücadelesi veriyor ve bu uğurda kavga ediyor,Çevremizdeki birçok insanda öyle değilmi menfaatı bittiğinde yanımızdan uzaklaşmıyormu?Sanırım adaya yaptığım bu güzel gezi ve aldığım deniz kokusu bana uzun süre yeter.Aksam otele döndüğümde allahıma bu güzellikleri yarattığı için,banada o güzellikleri görmek içinverdiği imkanlar için binlerce şükür ettim.Bu güzellikleri hissetmem için verdiği organlarımın hepsinin sağlıklı olması şükretmem için ayrı bir sebepti.Allahım yarattığı tüm canlıları tüm güzelliğiyle insanın emrine vemiş,yeterki görmesini bilelim.Benim gördüklerm harikaydı, inşallah ilk fırsatta tekrar gideceğim,çünkü o güzellikler görülmeye değer.....