Saadet'in Internet Dünyası

Wednesday, March 26, 2008

AHMET ÖZAKYÜZ' ÜN ARDINDAN

Ama hesap ta yoktu Ahmet Özakyüz senin acını da bu kadar erken ve bir hançer acısıyla içimiz de hissedeceğimiz… BEN HIÇ DOGUM GUNUMU KUTLAMADIM VE BUNU ILK DEFA SOYLEDIM

İlk doğum gününü hemen o anda kutlamak istedik ve evinde rahatsız etmemek için bir sonraki güne erteleme kararı aldık. ‘’Ömrümde ilk kez bir doğum günü kutladım. ‘’Duygu yüklü cümleleriyle.

Hayatımı öyle sıraya dizmişsin ki demişti. Ömrüm film şeridi gibi gözümün önün den geçti. İzlerken gözyaşlarıma boğuldum.

O günden sonra bir hüzün çökmüştü sanki msn arada sohbetlerimiz de söylerdi. ‘’Ben artık yarım asırlık bir adamım’’ az zaman değil bu güzel kardeşim. 50 yıl yarım asır. Sanki, son da gibi içleniyordu. Anlam verememiştim. Etme Ağabey hayat zaten 40 da başlar insan en salim düşündüğü yaştır bu yaşlar diyordum.

Memleketine, Köyüne bir özlem oluşmuştu içinde. Alışamadım, 30 yıldır buradayım ama yazlarına alışamadım diyordu.

40 dan sonra insanın içine bir memleket özlemi çöker bu herkeste aynıdır demiştim. ‘’Evet, Sevim toprak çeker memleketinin toprağı’’demişti.

2007 sonu bilânçoları ile uğraşırken çok yorulmuştu. 2008 Çok zaman olacak nasılsa diyordu.
2008 İlk günü yeni yılını kutladığım dan sonra ‘’Bu gün de bitti ama daha geriye 364 günümüz var güzel kardeşim’’ demişti.
Yokmuş meğerse…
Bir süre sonra sanırım Ocağın 15 tan sonraya tekâmül ediyor msn açılmadı. Ben de yurtdışında diye düşündüm. Ama bu süreç epeyce uzun olmuştu.
İçime acayip bir korku düştü. Kalp rahatsızlığı olduğunu biliyordum. Aradım telefonu kapalıydı. Bir o kadar daha korktum çünkü yurt dışında dahi olsa Ahmet Ağabeyimin telefonu kapalı olmazdı.
Halil Ağabeyi aradım. Sen işyerine ulaşmaya çalış dedim. Kesin rahatsızlandı, komada iyi olsa bizi asla habersiz bırakmazdı dedim. O akrabalarından birinden öğrenmiş iyiymiş işleri yoğunmuş.
İnanmadık…
Msn ye ona ve eşine not bıraktım.
Telefonuna bir unut diye mesaj yazdım. Onu kaybediyoruz diyordum. Ahmet Ağabeyim çok kötü kendinde değil.

Akşamüstü telefonun çaldı. Ahmet Özakyüz yazıyordu. O kadar mutlu oldum anlatamam.’’Güzel kardeşim sağlığım iyi işler biraz yoğun, ondan msn de ve radyoda yokum, döneceğim yakında.’’
Sen iyi ol işler düzelir iyisin ya ağabeyi gerisini boş ver demiştim.

Aradan kaç gün geçti bilemiyorum. Dönmedi. Akşam otururken birden aklıma geldi. Ertesi gün aradım.
Açtı mutlu oldu Ağabey nasılsın yoksun dedim. İyiyim dedi.’’ Az kaldı. Sen diyordun ya ikisi beraber yürümüyor bende işlerde yoğunlaştım. 2 güne kadar döneceğim.’’ dedi.

Sanki söz bitmişti artık diyecek tek kelime kalmamış gibi oldu.
Ağabeyi dedim bir yere kaybolma sık sık yoklayacağım.
Neşesizce gülümsedi. ‘’Peki, güzel kardeşim dedi.’’
Ama kayboldu…

Dönmedi 2 gün geçti aradan. Derste telefonum çaldı. İnanamadım inanmak istemedim. Eve gelince Oymalitepe sitesinin haber kısmına baktım ekranda hilal içinde ki resmi görmek…


İçimde kalan en büyük acı, bu bir ay sürecinde onu yalnız bırakmamız oldu.
Kader biliyorum.
Ama yanında dostları halkalansaydı. Yalnız kalmasaydı. Demeden geçemiyorum.
Ahmet Özakyüz bizim yerimiz de olsaydı. Asla bu kadar bir süreç bizi kendi kendimizle bırakmazdı.
Onu Ağlama duvarı yapmıştık, hep güçlüydü hep ondan bekledik. Ben alışamamış demişti. Doğru değilmiş.
Onun ağlama duvarı yoktu içine attı. İçine akıttı yaşlarını…
Kendi adıma düşününce Allahın bir fırsat daha vermişken değerlendiremedim. Ben onu kaybetmenin acısını iki kez hissettim.
İnandım dönecek diye… İçindeki Savaşı anlayamadık. Yalnız bıraktık. Bu hatamızı ömrümce unutmayacağım.

Annesini küçük yaşta kaybetmek çok ezmişti çocuk ruhunu, içinde asla kapanmayacak bir yaraydı o günler.
Ben yaşarken her acıyı çektim diyordu. Anne acısı, baba acısı, evlat acısı…


O kadar kalabalık bir sevgiyle sarmıştın ki dört bir yanını sen de bize çektirdin aynı acıları.
Kimimiz kardeş, kimimiz ağabey, kimimiz baba, kimimiz eş…


Ahmet Özakyüz’ün ardından… Sevim Aydın

0 Comments:

Post a Comment

<< Home