Saadet'in Internet Dünyası

Tuesday, January 20, 2009

--------------SENSİZLİĞİM------------------------

Sensizim bugün yine,
Sensizlikler içindeyim
Her zaman olduğu gibi
Her zamandan da kötü
Bir gün ama bir gün
Bu sensizliği yeneceğim…
Ne pahasına olursa olsun…
Ulaşacağım sana, sensizliğime
Bugün sesine ulaşmak zor ama
Yarınlardan ümitliyim, ulaşacağım sana…

--------------SEVDİĞİM---------------------

Bedenim kum torbasının içindeki
Milyonlarca tanecikler gibiydi
Gecenin dostluğu eşliğinde
Bırakmıştım duygularımı
İçi soğumuş taş betonlara...

Seni arıyordum sevdiğim
Gelemeyeceğini duya duya
Gölgelerimi yararak koşuyordum
Kokunu alamayacağımı bile bile...

Ateşim var sevdiğim üşüyorum
Boğazım değil bu defa
Yüreğim sevdiğim
Yüreğimi taşıyamıyorum...

Ellerim buz odasının içindeki
Defalarca parçalanmış kristaller gibiydi
Kalıplaşmış soğuk kelimelerin ardında
Bırakmıştım ruhumu
Aslı yıkılmış kale surlarına...

Ateşim var sevdiğim üşüyorum
Boğazım değil bu defa
Yüreğim sevdiğim
Yüreğimi taşıyamıyorum....

Kabrin nur olsun SEVDİĞİM....

Monday, January 12, 2009

--------BU ŞEHİR SENSİZ--------------------

Benim yaşadığım şehir artık sensiz sevdiğim.Benim şehrimde sen yoksun artık.
Benim şehrimin ağaçları aynı değil artık,aynı tatta değil meyveleri,çiçekler sensiz başka açıyor artık sensiz,soluk ve boynu bükük.Benim şehrimin yollarında sen yoksun artık.Hangi yolu seçsem bulamam seni.Çıkıyorum yollara bulurum seni diye,bütün yollar senin yanında bitiyor,sevdiğim sen yolların sonundasın,tıpkı sözün bittiği yer gibi...
Benim yaşadığım şehirde,başka bir sen varsın.Sen bile bendeki seni görsen tanımazsın kendini.Seni asla unutamam,sakın korkma,senden başkası haram bana.
O kadar büyük ki sevgim hiç üşümedim,ben senin sevginle hiç üşümedim ki hala sıcacık kalbim.Kimsenin dokunmasına izin vermiyorum,inan kimseyi almıyorum kalbime,çünkü kapıları kilitli.
Uzun yıllar kalbimin sahibi oldun,çok sevdim sahibini ve kalbimin anahtarını sahibine verdim.Senle beraberde toprağa gömdüm.
Hani arkandan bakmaya cesaret edemediğim ,her yerin zifiri karanlığa boğulduğu,o gün var ya...O gün yanında kalbimide alıp gittin sonsuzluğa.Beni bırakma dedim,ağladım günlerce,aylarca....
Kendimle oyuna başladım olmayan seninle.Tekrar bir sen aldım yanıma,senin hayalini aldım,onunla yaşıyorum artık.Bu şehirde,yüreğimde bu hayalle yaşıyorum.Sen varmışsın gibi yapıyorum hep.Sevdiğim seni yaşatıyorum kalbimde.Gittiğin gün çok acı oldu,çok zor.Sende söyleyememiştin gideceğini.
Ya beni,ya beni sevdiğim ,sensizliği nasıl yaşayacağımı ,hiç düşünmedin mi?
Bende yalnızlığımı ipin ucuna bağladım,sonra şerin en ücra köşesinde tıpkı benim gibi yalnız kalan bir ağaca astım.Oysa ağaçta ,öldürmeyi değil sevdamızı yaşatmayı isterdim,ama olmadı,yapamadık sevdiğim.Sen gittin.Sevdamızı ağaçlara yazamadım ama şimdi sayfa sayfa seni yazıyorum,şiirlerim var sana yazılan,özlem sözcüklerim var..

Kabrin cennet bahçesi olsun
SEVDİĞİM

SANİYEDE KIRDIĞIMIZ KALBİ,YILLARCA TAMİR EDEMEYİZ

Bu sabah tüm kırgınlıklarınızı bir tarafa bırakın.... Yüreğinizi sevgiyle doldurun herşeye karşı... İş stresinin ya da başka yorgunlukların, yaşadığınız olumsuzlukların, üzerinizde yarattığı asabilikle fevri davranıp bir tek kalbi dahi kırmayın... En azından kırmamaya çalışın.... Annenize sinirlenmeyi, eşinize söylenmeyi, iş arkadaşınıza gücenmeyi, trafik var diye gerilmeyi, acil ulaşmak istediğiniz kişinin teli habire meşgul çalıyor diye illet olmayı, sevgiliniz bu sabah sizi aramadı diye hayıflanmayı, her şeyi ama herşeyi bir yana bırakın...

İnsanoğlu bazen hakikaten hiç düşünmeden hareket ederek ve de geçici anlık tepkilerle karşısındakinin kalbini kırabiliyor.. Sonra insan yatışıyor belki ama ardında bıraktığı kırılan kalbin izleri duvara atılan ince bir çeltik gibi kalıyor... İnanıyorum ki dünyada hiç birşey insan kalbi kadar hassas değil.. Yıllarca karşınızdaki insanın kalbinde kurduğunuz koca bir sarayı tek bir lafınız, tek bir hareketiniz veyahut bakışınızla yerle bir edebilirsiniz çünkü.. Peki ya sonrası? sonrasında herşey yoluna girse ve siz o insanın kalbini kazansanız bile ve herşey eskisi gibi gözüküyor olsa bile, aslında sizde çok yi biliyorsunuzdur ki izler insan yüreğinden silinmez.. Bir insanın yüreğinde iz bırakmak istiyorsanız bıraktığınız o iz bir çizik olmasın.. Yeni bir araba aldığımızda aklımız çıkar aman çizilecek mi şu mu olacak diye.. Ve bir sabah kalkıpta arabımızda bir çizik görsek o çizik içimizi acıtır.. Düşünün sevdiğimiz cansız bir nesnenin üzerine bu kadar titrerken sevdiğimiz insanların kalbinde çizikler olursa ve birde o çiziği bizzat kendimiz atmışsak neler hissederiz.....

Birden aklıma kalp kırmayla ilgili bir söz geldi... Duymuşsunuzdur muhtemelen bir çoğunuz..

"Kalp kırmak suya yazı yazmaya benzer, kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına..

"Sen suya yazı yazmasını başardın, şimdi oturda güneşin doğmasını bekle..!"

Gecelerde güneşin doğmasını beklememek için suya yazı yazmamaya çalışalım lütfen...

Friday, January 09, 2009

---------------------SEVDİĞİME-----------------------

Yeryüzündeki tüm çiçekleri kabrine koysam yinede yetmez sevdiğim.Bildiğim tüm güzel sevgi sözcüklerini söylesem yine anlatamam ne çok sevdiğimi,özlem adına ne kadar şarkı varsa dinlesem yinede anlatamam sana olan özlemimi...
Ruhun inciler misali,bakamam öylesine beyaz ki.Fedakardın,çocukluğun ve gençliğin acı içinde geçmişti ama yinede durmaz gülerdi yüzün,tatlıydı dilin.Aslında çok derdin vardı ama yinede vermezdin bize hiç hüzün...
Yuvamızın tüm maddi yükünü sırtında taşıdın bir an durmadan SEVDİĞİM.Sevdiğim maddi sıkıntıyı çekerken bir gün bile offff demedin,demekki yükün çok ağırlaşmış ve sen altında kalmışsın hisssettirmeden.
Verdiğinin yarısını sen dostlarından istemedin,isteyemezdin.Çok onurluydun sevdiğim.Biliyorum alnının yazısını karada olsa silemedin...

Kabrin nurla dolsun
Melekler senle olsun

Tuesday, January 06, 2009

İNSANLIĞIMIZI SORGULUYORMUYUZ?

Nasıl bir ülkedeyiz?
İnsanlarımızın yürekleri nasıl da taşlaşmış?

Zenginimiz, malına mal katarken yoksulu hiç düşünmez,
Devlet adamlarımız kendi maaşlarına zam kaygısı yaşarken yoksula üç beş kuruşu çok görür,
Kapkaççılar zaten kendi hakkı olmayan başkalarının mallarına tecavüz ettikleri yetmiyor gibi canlarına da kastetmeyi hak sayarlar.

* * *

Ben bunlardan zaten insanlık beklemiyorum.
Beni hayal kırıklığına uğratan, sırasında kendi de yokluklar, acılar çekmiş kişilerin durumları birazcık iyileşmişken kendi geçmişi durumunda olanları düşünmüyor oluşlarıdır.

Babasını kaybetmiş bir yetim kişinin yüzündeki mahzunluğu hiç gördünüz mü? Yoksa kişilerin yetim olduğunu yalnızca sorarak mı öğrenebiliyorsunuz?

Çok sevdiği anne veya babasını kaybetmiş olmanın yanında yokluk içine düşmüş kişilerin yaşadığı acılara hiç şahit oldunuz mu?

Bazen vaazlarda dinlerim; “Adamın biri kirlenen elini (nasıl kirlendiğini anımsayamıyorum) yoldan geçen bir çocuğun başına sürterek temizlemek istemiş. Oysa ki çocuk kimsesizmiş ve bu adamın kendi başını şefkatle okşadığını düşünmüş ve çok mutlu olmuş. Adam bu işi hiç de iyi niyetle yapmadığı halde kimsesiz bir çocuğa hiç yaşamadığı ve hep özlediği mutluluğu yaşatmış olmaktan dolayı büyük sevap kazanmış…”

Öte yandan yetime gösterilmesi gereken şefkat hadislerde de dile getirilmiştir;

* "Kalbinin yumuşak olmasını ve ihtiyacına kavuşmayı istersen, yetimin başını okşa ve ona şefkat göster"
* “Yetimin başını okşayan kişinin eli altındaki saçlar kadar günahı affolunacaktır",
* "yetimin âhını almaktan ve onu ağlatmaktan sakının".

Kuran’da ise çok sayıda ayet vardır ki yetimlerin korunmasını, onlara şefkat gösterilmesini, onların haklarının yenilmemesini öğütler veya emreder.

Ne buradaki anlamlı öykü, ne de hadisler ve ayetler etkili oluyor. Bunların çoğunu duymamış olan da var. Onlara diyeceğim yok ama duyanlardan da fazla ilgi görülmüyor…

Bugün evinin direğini kaybetmenin acısı yanında gelir düzeyinin düşüklüğünden dolayı aç arık yaşayan, işine, okuluna gitmek için arabaya verecek parası olmadığı için yürüyerek giden bir aile için yardım toplamak istediğimde her on kişiden yalnızca biri bile yardım taraftarı olmuyor. Herkesin mazereti hazır.

Ya ona inanmazlar, ya da yardımı organize etmek isteyen bana…

Öyle ya, birileri çıkar, Bosna’ya, Çeçenistan’a yardım adı altında hem de Allah adına dindar kesimden topladığı paraları seçim kampanyalarında kullanır.
Başka biri yine bağış v.s adına topladığı paralarla okullar, yurtlar yaptırıp Atatürk düşmanı yetiştirir, Atatürk’ün kurduğu bu ülkede.

Ve beni de bunlara benzetenler olur…

Yazık ki bunca yıllık dostlarıma kendimi tanıtamamışım…. Veya işlerine öyle geliyor…

Hani daha ilkokulda okurduk, Türk Milletinin özelliklerini;
1. Mertlik ve cesurluk,
2. Misafir severlik,
3. Yardım severlik
…..
Ne oldu bu Türk Halkına?
Hani Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da düşman kurşunlarına, toplarına göğsünü siper edenlerin torunları?

Gözümüzün önünde eriyip giden yoksullar, yetimler için eğlencede harcananların kesrini bile vermeyi düşünmeyen günümüz halkı ve bir zamanların değil malını, canını çekinmeden veren kahramanları…

Acaba günümüzün değer yargıları kaybolmuş insanını görseler ne derlerdi.
Bu halk için canlarını yine seve seve verirler miydi?

Daha kötüsü, Allah Korusun, bugün bir savaş çıksa, güzel ülkemizi işgale kalkışsalar, bu halkımızdan düşmana göğsünü siper edecek kaç kahraman çıkar?

Bunları düşünmek bana acı veriyor…